
Ekonomik göstergeler, 2008’in son 5-6 yıla kıyasla pek kolay geçmeyeceğini gösteriyor. Öyle ki hükümetin ekonomideki gerçek becerisinin bu sene test edileceği söyleniyor. Peki ekonominin yetkin isimleri tabloyu nasıl görüyor? Yatırımcıların kararlarında esas alacakları ekonomik çerçevenin nasıl şekillenmesi bekleniyor?
Burcu Göksüzoğlu
2008, AKP’nin ekonomide en zor yılı olmaya aday. Bu iddialı cümlenin kurulmasına neden olan gelişmeler geride bıraktığımız yılın son aylarında baş gösterdi. Son 5 yıllık dönemde “düşen enflasyon-yüksek büyüme” performansı ile vatandaşın refahını arttırmayı başaran AKP, bunun ödülünü seçimde aldı. Ancak son açıklanan rakamlar, düşük döviz kuru ve devam eden yabancı sermaye girişine rağmen enflasyonun artmaya başladığını, büyümenin de hız kestiğini gösterdi. Diğer yandan bir türlü azalmayan işsizlik de yeniden tırmanma eğilimine girdi.
Ekonomi çevrelerinin büyük bir kesimine göre hükümet, ikinci döneminin ilk 100 gününde bekleneni veremedi. 2008’e girerken genel tablo pek iç açıcı değil. Bu tabloyu ekonomistler nasıl görüyor?
Ekonomistler 2008’de yüzde 5.5 olan büyüme hedefine yaklaşılacağı, yüzde 4 olan enflasyon hedefinden sapmanın ise, belirsizlik aralığının üst sınırı olan yüzde 6 sınırında kalacağı görüşünde.
Yapı Kredi Bankası, 2008’de yüzde 6.1’lik büyüme ve yüzde 5.7’lik enflasyon öngörüyor. Bankanın Stratejik Planlama ve Araştırma Bölüm Başkanı Ahmet Çimenoğlu, 2008’de dış kaynaklı şoklara bağlı olarak çalkalanmalar yaşanabileceğini; ancak 2007’ye göre büyüme ve enflasyon açısından daha iyi bir yıl geçirileceği öngörüsünde bulunuyor. Enflasyondaki genel düşüş trendinin devam edeceğini bunun da Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini sürdürmesine destek olacak ortamı yaratacağını belirten Çimenoğlu, faiz indirimlerinin sürmesiyle özellikle iç tüketim ve yatırımın destekleneceği, bunun da büyümeyi beraberinde getireceği görüşünde.
Finansinvest’in 2008 büyüme tahmini ise yüzde 5.3. Genel Müdür Yardımcısı Oğuz Büktel, üçüncü çeyrekte gelen rakamlar olumsuz olsa da 2008’de büyüme hedefinin yakalanmasını zorlaştıracak olumsuz bir trend değişikliği saptaması yapmak için henüz erken olduğunu söylüyor. Büktel de Merkez Bankası’nın faiz indirimlerinin iç talebe katkısının olumlu olacağı görüşünde. Buna ek olarak geçen seneki seçim ortamının, dolayısıyla siyasi belirsizliğin yaşanmayacak olması; tarım sektöründeki daha olumlu şartlar gibi nedenlerle önümüzdeki sene GSMH’nin 2007’ye göre daha yüksek olacağını belirtiyor.
“ENFLASYON BELİRSİZLİK ARALIĞININ ÜST SINIRINDA ÇIKAR”
Finansinvest’in 2008 TÜFE tahmini, Yapı Kredi’ye göre biraz daha yüksek: Yüzde 6. Büktel, enflasyonun ana trendinde yapısal bir bozulma olmadığını düşünüyor. Ancak global piyasalarda eskiye kıyasla azalsa bile iyimser havanın tam olarak ortadan kaybolmadığı ve YTL’nin sermaye hareketlerinden çok fazla etkilenmediği bir senaryo içinde, enflasyonun belirsizlik aralığının üst sınırında olacağı görüşünde. Oğuz Büktel, düşük büyüme rakamlarının ardından Merkez Bankası’nın yaptığı faiz indiriminde iyimser tonun korunmasına rağmen, 2008’de toplam faiz indirimlerinin 100 baz puan düzeyinde kalmasını ve eskiye oranla daha ılımlı da olsa sıkı para politikasının kısmen devam etmesini beklediklerini belirtiyor.
Garanti Bankası’nın ise 2008 için yüzde 5’lik büyüme ve yüzde 5.9’luk enflasyon tahmini var. Bankanın Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi, Türk ekonomisinin yetersiz olan iç tasarruflar nedeniyle dış finansmana ihtiyaç duyan bir ekonomi olduğunu hatırlatıyor. Gelberi, son dönemde büyük krediler veren dünyanın önde gelen bankalarının, ABD’deki subprime krizinin ardından mali olarak büyük zarara uğradıklarını hatırlatıyor. İlk kez gelişmiş ülkelerden kaynaklanan bir kriz yaşandığına dikkat çeken Gelberi, henüz zararın boyutlarının ve hangi kurumlarda YTL’nin değerinin bilinmediğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Güven krizi var. İnsanlar birbirine kredi vermekten çekiniyor. Merkez bankaları likidite veriyor ama bu da olayı çözmeye yetmiyor. Bu durum ancak sermayenin el değiştirmesi ile çözümlenebilir.” Gelberi’ye göre sermaye yeterlilik oranı düşen dev finans kurumlarının değerleri de düştüğünde yüksek petrol ve emtia fiyatları nedeniyle likit konumda olan Çin, Rusya ve Körfez ülkelerinin yatırımcıları devreye girebilir. “Citibank’a 7 milyar dolarlık Körfez fonunun girmesi bunun bir işareti olabilir” diyor Gelberi. Eğer likit yatırımcılar bu bankaları alırsa, bankaların sermaye yeterlilik oranları da yükselecek. Gelberi’ye göre o zaman yine krediler akmaya başlayacak ve durum düzelecek. Ama ya düzelmezse? Bu durumda Türkiye’nin eskisi kadar fon sağlayamayacağını, fonun azalabileceğini, azalmasa bile maliyetinin artabileceğini söylüyor. Ve ona göre bu durum, Türk ekonomisinin geçen yıllara göre daha düşük büyümesine yol açacak. Yine de bu durumda bile Türkiye’de bir kriz yaşanmayacağı görüşünde: “Türkiye’nin bu ortama yüksek faizle girmesi bir avantajdır. Merkez Bankası faiz indirimine ölçülü bir şekilde devam ederse yabancı yatırımcı da kâr potansiyelini bırakıp gitmez.”
Devamı CNBC-e Business’ın Ocak sayısında... |